12 Eylül 2013 Perşembe

Israrla "Tatildeyim"

Tüm allem edişlerim ve kallem edişlerim sonuçlanmıştı ve artık çok ihtiyacım oldugunu düşündüğüm tatile çıkmıştım. Yine plansız programsız rezervasyonsuz ve tek başıma!

Sözüm ona tek başıma yani. 

Elimden telefon düşmüyor çünkü. Şarj bitince en yakın prizde alıyorum soluğu. O kafamdaki "ya biri arar da ulaşamazsa" sendromunu İstanbul'da bırakamadım ne yazık ki. Olsun. Yinr de biraz uzaklaştım işten güçten. (Yemediniz beni tanıyanlar, biliyorum)

Olimposa git vallahi pek güzel diyen arkadaşlarımın gazına gelip ve Antalya havalimanının en yakın liman olduğunu öğrenip biletimi aldım ve "trafik olur şimdi, erken çıkayım" şeklinde canhıraş Atatürk havalimanına koşturdum. Ama trafik olmadı. Tam 1.30 saat ucağı bekledim ve sağ salim indim Antalya'ya. 

AĞALAR BEYLER, OLİMPOS NE TARAFTA?

Sanıyorum ki havaalanından direkt dolmuş otobus vs var. Yokmuş. 4 araç değiştirerek geldim Olimpos'a. Hala kafamda "o oldu mu acaba" tadında işsel sorular var. E ilk gundem kurtulamazdı bu beyin işsel düşüncelerden diye düşündüm. Umursamadım

Neyse geldik mi Olimpos'a, geldik. Nerde kalsam? Tabii ki denize en yakın konaklama tessisinde. Otel ya da pansiyon diyemiyorum. En uygunu prefabrik kutular demek olur saniyorum. Ama kliması duşu vsvar. İyi ki var. Kapıyı açınca yuzume vuran "yıkama programı yeni biten bulaşık makinasından çıkan sıcak hava" benzeri bir welcoming içtem içe beni mutlu etti aslında. Bu henüz yaz'ın bitmediğine işaretti. O sevinçle hemen cantamı bıraktım ve denize koştum. Koş babam koş bitmedi! Turnikelerden geçip, müze kartını okutup, yaklaşık 1 km yurudukten sonra denize ulaştım. Olayyy! 

ÖLMEYEN İNATÇI ARI YAPMIŞLAR!

Artık uyuyayım dediğimde tek kişi kaldığım odamda beni birisi karşıladı. Kişi diyorum çünkü o kocaman, 38 numara ayakları olan bir arıydı! O denli devasa birşey! Havluyu elime alıp kapıyı açıp Mozambik halk dansı yaparcasına dışarı çıkmasını sağlamaya çalışıyorum ama nafile. Sanarsın "sen git, ben burda kalıcam, bana ne!" diyor. Dışardan gören "napıyo lan bu" demiştir herhalde. Elimde havlu, korkuyla kovalamaya çalışıyorum muhterem arı kişisini. Ama bu da sabır. Kendısı kaşındı. Elimdeki havlunun yerini artık terlik almıştı. İnsanım sonuçta. En barbar canlı. Odam pahasın arıya savaş açmıştım. Artık dışarıdan görenler umrumda değildi. Sadece uyumak istiyordum. Ve o 38 numara aYaklarıyla tavanda durmayı nasıl başardı bilmiyorum ama arı kişisi sabit bir şekilde tavanda durdu. Tam zamanıydı. Atış bir! Tam isabet! Ama ne fayda. Bana mısın demedı. Hatta umursamadı. Bir daha. Yok! Tınlamiyor! Oğlum bak git dediğini duyar gibi olurken bir darbe daha! Bu arada terliği fırlatmıyorum. Bildiğin kafasına kafasına vuruyorum. Hani darbelerden eminim yani. Yok!  Kimyasal silahlarımı kullanmalıyım diye düşünüp üzerine yine arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine aldığım kene ve diğer uçan haşereler için aldığım spreyden sıktım. Gelen cevap "bu dAha başlangıç. Mücadeleye devam! 

Sarhoş olan arıyı yere düşmesiyle dışarıya ittirdim ve uçtu gitti. Öldüremedim anlayacağınız. 

Bi polis kadar olamadım. Oysa hiçbirsey olamazsan polis olursun derlerdi...

UYUMADIM, BAYILDIM

Üstümle başımla uyuyakalmışım. Uyandığımda matbaasından lazer kesimcisine, grafikerinden bilmemnesine hepsi anlaşmışcasıma aramış. Ama yok. Duymadım bile. 

GRINDR BLOKLANDI MI YAW?

Engellenmeler üst üste! Zaten telefonumun akibeti belirsizken bir de tatilin bir gece öncesi cuzdanımı da düşürüp kaybeden ben bir de bununla karşılaştım. Ehliyet, bolca nakit, kredi kartı, banka kartı ve gereksiz iki adet kartvizit artık yok! Şükürler olsun ki cep bankacılığı var! Hiç sevmediğim ama zorunda kaldığım şeyi zorunluluktan yaptım. Nakit taşımak :/

ALLAAM!  ŞİMDİ NABICAĞZ?!

Sosyalleşmek de sevgili hükümet erbabları tarafından engellendi. Evet. Hem de demokratik ve özgür bir ülkede olmamıza rağmen. Sırf bu yuzden Taksimde toplanabilecek onlarca kişi tanıyorum. Ben de dahil :)

KEREVİZ SAPI VE ENGİNAR MI?

Şimdi bir teyze hayal edin. Surekli bir şekilde dantel işleyen, kasnak, yumak falan gibi şeyleri acil durum malzemelerinden üstte tutan, memelerini masaya otururken masaya koymak durumunda olan ve 1,20 boyunda. Mantı büksün, lahana haşlasın bulgur pişirsin falan dersin deme. Deme ama. 

Demek ki neymiş, şekilcş olmayacakmışsın. Dışgörünüşle karşılanan insanı falan falan falan. 

Yemek vakti geldi. Açık büfe dediler ama yalan yani. Büfede duran tabaklarda hersey hazır. Yani kişi başına bir tabağın içine seçme şansı olmadan konmuş herşey. 

İlk gün mönüde Enginar dolması, kereviz sapı ekşilemesi (truze öyle dedi valla) közde sarımsak ve bilmemne balığı buğulama vardı ve birşey söylemeliyim. Olaysın teyzecim. Eline sağlık çok güzel olmuş desiğimde de daha düşündürücü bir cevap aldım ; o kadar çer çöp yiyonuz, halen tat alabiliy musun oğul sen?

!!!

Sigara içerken, içmeyeyiö diye üzerime su fırlattığını da sonra anltıcam. 


Bu arada yazım hatalarım var biliyorum ama dönünce düzeltirim. Şimdi gizli gizli bir sigara yakayım :)




Fotolar

Camera is a responsive/adaptive slideshow. Try to resize the browser window
It uses a light version of jQuery mobile, navigate the slides by swiping with your fingers
It's completely free (even though a donation is appreciated)
Camera slideshow provides many options to customize your project as more as possible
It supports captions, HTML elements and videos.